masaüstü simgelerinin görünmemesinin sebebi maksimum şarj süresine ayarlı olmasıdır. masaüstünde sağ tıklayıp özelliklere girin. oradan ekran koruyucu sekmesindeki güç yönetimine girin. maksimum performansı seçerseniz masaüstü simgeleri gelir. ve onu default olarak ayarlayın.

sanırım tek çekirdekle çalışması da maksimum şarj süresine ayarlı olmasından kaynaklı.

@pembeli kiz
bende bisi sorayim o zman:
bilgisayari tek cekirdekle veya cift cekirdekle calistirabilme gibi bi secenegimiz var mi?
varsa nereden nasil yapilir...

akıl, fikir satan yerlerde bulma ihtimaliniz vardır.

Bir penguen temin etmeden önce, ilgili devlet kurumları (Tarım Orman il md.lüğü, Çevre Md.lüğü gibi) ile görüşüp, yetkililerden bilgi, öneri ve yönlendirme almanızda fayda olacaktır. Çünkü bu tür hayvanlar, Doğal Hayatı Koruma Kanunu, Uluslararası Hayvan Ticareti Kanunu vb kanunlara tabi hayvanlar. Bende Afrika'dan yabani cins bir çift kedi getirmek istemiştim. Epey bir yasal mevzuat çıktı önüme. (Hatta Sudan'dan biri ile irtibata geçmiştim. Ama sonrasında vazgeçtim.) Ama tabi kaçak yollardan temin etmeyi tercih edebilirsiniz ki bu durumda, (çevrenizde muhakkak şikayet etmek için can atan birileri olacaktır) herhangi bir şikayet durumunda hayvanınız elinizden alındığı gibi, ceza yeme durumunda da kalabilirsin.
Bu hayvanı büyük (gerçekten büyük, bikaç bin m2 alana sahip) petshoplar aracılığı temin edebilirsin. Ancak sana verecekleri fiyat o hayvanın gerçek fiyatının kat kat üzerinde olacaktır. (Yukarıda bahsettiğim kedi için Türkiye'de tanesine en düşük 4.500€ fiyat vermişlerdi ki, ben Sudan'dan 700USD'ye tanesini buldum. Kargo ile birlikte tanesi 1.250USD gibi bir fiyata geliyordu.)
Bu hayvanı herhalükarda temin etmek istiyor isen, www.intoko.com.tr adresine gir. Orada Hayvanlar Alemi başlığı altında amatör ya da profesyonel olarak hayvan ticareti yapanların ilanlarını görebilirsin. Ama bu hayvan aleminde birçok düzeysiz ve özellikle sahtekar insanla karşılaşırsınız. Buna dikkat ediniz. Bu konuda yeterince deneyim edindim kendi çapımda bunları öğrenmek isterseniz, site yönetiminden mail adresimi alarak bana ulaşabilirsiniz. Sevgiler,

lennie (fareler ve insanlar) bile istemedi böylesini. kutuplarda küçük şirin bir kulübe her şeyin çözümü olabilir. :)

ben de geçen evde yavru jaguar besleyeyim dedim, bizim kediyle anlaşamadı. bir de çok masraflı, daha kolay bulunabilecek hayvanlara yönelin derim.

her kuşu besledik bir penguen kaldı.

internetten, google'dan araman gerek baya..
mutlaka bir deli daha vardır böyle..

sıcağın bağrında olcak iş değil. kışı bekle derim.

imkan derken?
valla çok merak ettim.

belirli iklim koşulu dediğiniz şeye, bizler morg veya buzhane diyoruz. birde bu hayvanat sürekli taze balıkla beslenecek, hayvanı avcı kimliğinden nasıl sıyırmayı planlıyorsunuz? siz hiç operant şartlanmış penguen gördünüz mü?

answers.yahoo.com

bir de ekvator ikliminde yasayan penguenler de var, belki o biraz daha mantikli olur, evle de bitmiyor is, yukardaki link'i oku.

imkan olarak şöyle;

müstakil evde oturuyorum. zamanında bahçenin olduğu yerin altına yüzme havuzu yapılmış, şu anda orası boş. iklimlendirme uzmanlarıyla görüştüm. uygun ısıyı ve iklim koşullarını sağlayabilirlermiş. bahçenin altına, evin içinden ve bahçeden direk giriş var. güneşe istediği zaman bahçe yoluyla çıkarabilirim, evden direk geçiş yoluyla da ilgilenebilirim. balık olayı kolay, halledilir. yakınımda balık çiftliği var.

bir pet shop a sor. eğlensin adamlar yazık boş boş oturuyorlar bütün gün.

abi gerceklestirebilirsen bu olayi, gormek isterim. imkanlar iyiymis ama hayvanin biyolojik saatini degistirmis oluyoruz bolgelerini degistirince. belgesellerinde gormussundur, kutup hayvanlari diger hayvanlara gore cok daha hassas ve beslemesi cok zor olur. iyice dusun oyle karar ver bence. kararliysan, dedigim gibi kutuplarda yasayan cinsi degilde ekvatorda yasayan cinsini almaya calis, akdeniz'e yakinsan tabi. zoologlara falan da danis, hayvanat bahcesine danis.

Abi ben merak ettim -50 celsiusluk ortamı nasıl yaratacaksın? Veya bu hayvanların tüketeceği kadar bol yağ içeren besini nereden bulacaksın? Ya hayvancağızların bir yılda altı ayı ayakta birbirilerine kenetlenmiş vaziyette geçiyor zaten neresi ilginç ki bunun? Antarktika'da aynı zamanda ve aynı emeği harcayarak bi ev filan yaptırabilirsin. Ya da hiç kasma al bi kaç belgesel dvd'si.

insanların hayallerini baltalamayın. adam istiyor işte size ne?

carrefour'da var.

duyuru sahibinden özür dileyerek (zira konuyla ilgili değil yazacaklarım),

cevapları şaşkınlıkla takip ettiğimi belirtmek istedim. adam penguen beslemek istediği için ne deliliği kaldı, ne hayvanlar tarafından istenmemesi ne de akılsızlık ve fikirsizliği. yahu size ne? kime ne? bu nasıl bir kendini bilmemezliktir ki yardımcı olmak şöyle dursun, bir de işin içine hakaret giriyor. köpek veya kedi beslemek isteyenlere de ''ya hayvan sizi sevmezse!'' diye çemkirebiliyor musunuz? hele bir de existent'ı tanımadan etmeden onu neyin açacağına karar verenler var ki, şaka gibi. yardımcı olabileceğin bir nokta yoksa, okur geçersin. işlevsiz cevaplarla kirlilik yaratmanın manası nedir ki? zaman bolluğu olsa gerek.

penguenler hep fazlaca sosyal grup halde yaşaması gereken hayvanlar tek başına beslemek eziyet olur hayvana, ama fiti fiti bahçede gezen ufak bir penguen kolonisi çok sevimli bir görüntü olacaktır, zahmetli olacağı kesin.

kara fiti fiti gittiklerine bakmayın suda canavar kesiliyor keratar jet gibiler, iş bu yüzden yüzmeleri için derinliği uygun genişçe bir havuza ihtiyaç duyacaklardır muhtemelen, yani hem bir soğuk oda hemde şöyle güzelce bir havuz gerekli, sonra tırlatmasın hayvanlar yüzememekten ve sıcaktan.

besleyip kurbanda kesicen sanırım?

bim'de daha ucuz.

bende belirli bir aciklamasi yok hocam ama ayni sekilde cok basima geldi.

benim laptopun dvd surucusu de belli basli dvd'leri okumuyordu. ayni markanin baska bi modelinin firmware'iyle update ettim, biraz toparlanmisti. yalniz sonradan iyice bozuldu. degistirmek zorunda kaldim.

işletim sistemi linux mu?

işletim sistemi mac os x mi?

hayır windows xp

iki markadan da kullanmış biri olarak nikon'u kodak'a tercih ederim. rahatlıkla.

Evet, Profesyonel olarak ilgilenecem, Gözüme batan ve bütçeme ugnum makineler bunlar. Önericeğiniz bir model varsa kesinlikle incelemek isterim.

Nikon kesinlikle.

yerinizde olsam bu parayı buna vermek yerine wireless destekleyen bir telefon alırdım. ama lg'nin başka modellerinden kullandım bir süre, fena değildi.

monitörün kablosunu laptopa takıp laptopun ekran ayarlarından monitörü seç.

laptop'un ekran ayarlarında biraz ayrıntı verseniz? nereden seçeceğim?

efendim laptopta fn butonu var ya. fn ile birlikte f7'ye basarsanız olur sanıyorum.

f8 de olabilir.

oldu mu?

merak eden olursa diye; f6 imiş efendim, teşekkürler.

ona bastığımda ekranı kapanıyor laptopun, herhalde o, şimdi deneyeceğim.

benimkinde f8. bilgisayara göre değişiyor herhalde.

bonus soruya cevap: 8. nba live 2001'de öyleydi:)

limon bazaar'da 3 tane falan filmci var. dizi de satıyor oralar. 1 sezon 10 lira falan. dünya bazaar'da da var. hepsini birden alırsanız bir de pazarlık yaparsanız indirirler.

haa doğru ya. dünya bazaar niye gelmedi aklıma?

bir dvd 5 lira diye hatırlıyorum, artık dizi ne kadar uzunsa..

televizyonda yayınlandığı şekline göre senkronize ediyor olabilirler. hani reklamlar falan oluyor ya, reklam aralarına göre ayarlanmış altyazı olabilir bir ihtimal. ama emin değilim.

orijinalinden dinleyip ingilizce altyazı yazıyorlar. tvrip'ten kasıt aslında yayınlanan videonun sürümü(mü diyeyim işte anla sen). amcalar tv'den kayıt ediyorlar, reklamları falan çıkarıp release ediyorlar. bunlara göre altyazı hazırlanıyor. mesela lost'un sezon dvd'si çıktığında nete dvdrip'leri düşüyor bölümlerin. onların altyazısı ayrı senkronlanıyor. altyazıya eklenen "tvrip" ibaresi benim anladığım kadarıyla, tvrip video için hazırlandığını belirtiyor.

not: dizinin yayıncısı ayrıca birşekilde bölümdeki diyalogları yazılı halde sunuyorsa bilemeyeceğim ama benim gördüğüm divxplanet'taki ingilizce altyazılar, tvsubtitles.net'te falan yayınlanan, ecnebiler tarafından izleyerek yazılan metinler. atıyorum, herifçioğlu kısa kesmek için "come on" yerine "cmon" falan yazıyor. ordan belli.

böyleyken böyle...

(bkz: tvrip)
(bkz: dvd rip)

evet yani di mi, ben tv'den dinleyip yazsam ona tv-rip demem ki, adımı yazarım. el emeği kulak nuru.

mesela filmler de dvd'den ripleniyor, dvd-rip deniyor filmin kendisine. ingilizce altyazısında da dvd-rip yazıyor. yani diyor ki dvd'de gömülü gelen altyazıyı hop çektim oradan koydum. kendim yazmadım. aynı mantıkla tv-rip de, tv'den kaydedilmiş altyazı olmalı.

ee o zaman lost tv'de ingilizce altyazılı mı yayınlanıyor? evet ise biz niye tv'den kaydedilmiş lost'u izlerken gömülü ingilizce altyazılar görmüyoruz? hayır ise bu ingilizce altyazıyı dinleyip koyan adam niye kendi adını yazmıyor da tv-rip yazıyor?

acaba televizyonda ingilizce altyazılı versiyonu da yayınlanıyor olabilir mi?

kendi adını yazıyor zaten adam. altyazının sonuna, başına, bi yerlere ekliyor. burada tvrip verilen bir ad değil ki, olayın sınıflandırması. altyazının tv'den rip'lenmiş bir release'e uyumlu olduğunu anlatıyor.

ayrıca pınar batum da ingilizce altyazı geciktiği zaman dinleyerek başlıyor çeviriye. sonunda yine tvrip olmuş oluyor.

@jangara: hayır öyle değil işte. o yazan videonun alındığı kaynak. benim dediğim isim kısmında (siteye yükleyen değil, çevirmen ismi kısmında) yazıyor.

türkçe altyazının yanında "çevirmen: pınar batum", "siteye yükleyen: pınar batum" yazıyor.

ingilizce altyazının yanında "çevirmen: tv-rip, siteye yükleyen: bilmemkim" yazıyor. dinleyerek dikte eden adam "çevirmen" kısmına da kendi adını yazar di mi? bence niye tv-rip yazsın. pınar batum da ingilizce altyazı gecikince dinleyip çeviriyor ama oraya tv-rip yazmıyor. adını yazıyor.

en mantıklısı galadnikov'un ve cro magnon'un dedikleri gibi geliyor bana. amariga televizyonu bu. vardır öyle dvd izler gibi altyazı aç kapa fonksiyonu. kapatıp videoyu riple, açıp altyazıyı riple olsun bitsin :)

seni anlıyorum, ama inat ediyorum ve konuyu sündürerek uzatıyorum:) orda yazıyı ilk yazanın adı yerine tv-rip yazıyosa bu tamamen divxplanet'ın uygulamasıdır. çünkü örneğin lost 5.sezon finalinin dp'taki ingilizce altyazısı da bi yerlerden alınıyor. benim görüşüm o altyazının nette paylaşıla paylaşıla sahibinin izinin silindiği. anonimleşiyor yani altyazı.

amerika'da dediğiniz gibi bir izleme opsiyonu varsa oradan yapmak elbette en mantıklısı. ama benim dediğim şekilde dinlenerek hazırlanmış ve dp'de tv-rip olarak yayınlananlar var.

bildigim kadariyla altyazili yayinlanmiyor. sadece sesi altyaziya cevirenler kendi isimlerini yazmiyorlar. ben yazilan hicbir ornek gormedim ki bir tane de ben yapmistim boyle bir sey ve oraya da hicbir sey yazmadim.
buna terminolojide bir isim yok bu yuzden de televizyonda yayinlanan altyazili dizilerin altyazilarini riplemeye verilen tvrip ismi burada da kullaniliyor.

yani dubrip (bu da aslen dogru degil ama olsun) falan denilmesi gerekirken boyle.

Lost için misal, subtitled ve hearing impaired versiyonlar TV'de yayınlanıyor. Onları stream içinden ayrıştırıp alıyorlar.
Altyazının dosya isminde yazan tv-rip'in ise bununla ilgisi yok. Sadece hangi versiyon ile uyumlu olduğunun gösterilmesi açısından önem teşkil ediyor.

yerinizde olsam vista yüklemezdim. bildiğin grafik modifiye xp. hiç gerek yok. xp 64bit yüklemenizi öneririm.

tabii herkes vista'dan nefret etmeyebilir :)

vista gereksiz olur. xp o bilgisayarda hız bakımından oldukça iyi çalışır. 64 bit sürümü 4 gb ramin tamamını da görür.

Laptopu başka bir wireless ağda deneyin, aynı şekilde wireless modeminizi de başka bir laptopla filan deneyin bakalım sorun hangisinde. Sorunun kaynağına göre bi çözüm yazabiliriz belkim...

laptop hiç bir kablosuz ağı görmemekte. başka bilgisayarlar kablosuz ağımı görmekte.

bilgisayarı yeniden başlatın. asuslarda görülen bir problem bu benim de başıma geldi bugün.

msconfig'de hizmetler sekmesindeki wireless hizmetini kapatmış olabilir misiniz acaba? ben sırf bunun yüzünden günlerce nete giremeyip wireless kartı bozuldu sanmıştım. hiçbir ağı görmüyordu. hizmetler sekmesindeki bütün seçenekleri aktif hale getirin düzelir belki.

Ben cevap yazmıştım. Niye sildiniz tehanu? Neyse...
Adı "Slow loris". "Loris" familyasından.
en.wikipedia.org

bir de lemur hayvanı var aynı görüntüde, akraba olsalar gerek bu lorisle.

gremlin lan bu.

türkçe adı "maki" sanırım bunun. evet evet maki hayvanı.

bu hayvanlari ev hayvani olarak satmak icin binbir turlu eziyet ediyorlar, bize de sevimli diye gosteriyorlar, yazik...

Karl Marx metninin icerigini biraz daha acarsaniz iyi olabilir. Adi sani belli bir kitabi mi, mektuplarindan biri mi, makalesi mi?

Felsefe ogrencisiyim, ceviri yapiyorum. Marx ile pek ilgiliyim. Gerekli referanslar da verilir. Lakin talip olmadan evvel icerik hakkinda biraz daha bilgi alabilmek guzel olurdu. Insanin bildigi bir seyi cevirmesi daha kolay olur.

ingilizce öğretmenliğinde okuyan bir arkadaşım çeviri işi yapıyor, dilerseniz ona bir danışayım. Metni de okumuş olabileceğini tahmin ediyorum :)

@nochristrequiress

[email protected] dan bana mesaj atarsanız iletişime geçebiliriz, malum yazar olmadıgınızdan mütevellit msj atamıyorum burdan :)

lego yapar gibi bir pazar gunu cok keyifle yapabilirsin
neredeyse tum bilgisayarcilar yapar.. istabulda yazicioglunda da yaptirabilirsin.bir de besiktas da sinanpasa pasajinin altindaki bilgisayarcilar yapar.. fiyat pazarliga ve muhabbete tabiidir. herhalde bi 20-30 ytlini alirlar..
ancak ben olsam caniiiim bilgisayarimi kimseciklere emanet etmezdim..

Öyle bir yer var mıdır yok mudur bilmiyorum ama bence siz de kabaca temizleyebilirsiniz. ben yapıyorum mesela. dvd sürücüsünü hddyi falan söküyorum. elektrikli süpürge falan sokuyorum. gayet cillop oluyor.

Amatör modu yok bu işin, profesyonel modu hiç yok daha doğrusu. Sonuçta altı üstü bir temizlik, bir kaç püf noktasını (ben hepsini bilmiyorumdur onun işçin hiç söylemiyorum) bilirseniz daha iyi temizlersiniz.

20-30 TL'yi de çatır çatır yersiniz

Aslında kendim yapmam için daha önce de yazmıştım burada ve sağolsun herkes de çok güzel yardım etmişti ama uzun süre boşladım ve gerçekten fazlasıyla tozlandığını gördüm kasanın. Üstesinden gelebileceğimden emin değilim.
Özellikle ekran kartının boşta 58 derece çalışması sinirimi bozuyor. (Daha önce 50 dereceyken)

oto yıkamacıların hava tabancası çok güzel yapıyor o işi. süpürge herşeyi çekemiyo ama basınçlı hava zerre bırakmıyo.sonrada bi contackt spreyle cila atarsın misss..

Kasayı balkona çıkarıp saç kurutma makinesiyle temizleyebilirsin; sırf temizlemek için kasayı bilgisayarcıya taşımak ve üstüne para vermektense. Ki bilgisayarcılar da farklı birşey yapmayacaklar. Kartları anakarttan çıkartıp temizlemenin çok faydası yok diye biliyorum. Ama kesinlikle balkonda yap yoksa evin için yün gibi toz öbekleriyle kaynıyor.

gns haklı. ben sırf bu yüzden hava kompressörü alıp dün balkonda kasayı temizledim. yeni kasa olmasına rağmen toz bulutu çıktı içinden. (fan bobinlerine toz sıkısmış ses yapıyordu.)

Nerden alınır bu kompresörler ve özellikle şu markayı al dediginiz var mı? Yoksa hepsi aynı iş yapar mı?
Bir de, güçlü bir saç kurutma makinesi var evde (sıcaklığını falan da ayarlayabildiğimiz), o da aynı işi görür mü ki?

normal muhabbet ku$u. sever bunlar boyle uzuvlarla oynamayi. benim en son ku$um, ayak dibimde dolanmayi severdi mesela. parmaklarimi kemirirdi. ayrica di$i ise, sahte yumurtlama donemi geciriyor olabilir.

kuşbeyinli sadece. ondan.
bizimki de uçabilen bir hayvan olmasına rağmen oturma odasından mutfağa bütün koridoru yürüyerek katederdi mesela.

kuş beyinli. doğal olarak.

gagasi kasiniyordur, sever parmaklari kemirmeyi, cok tatli olurlar, ozledim yahu keratalari...

tüm papağangillerin (var mı böyle bir şey?) ortak özelliğidir bahsettiğiniz. ya da bir şey anlatmaya çalışıyorlar ama biz anlamıyoruz.

tuz ihtiyacını gideriyor olabilir. (turist ömeri hatırlayın)

gaga taşları var, kafesine as bir tane. kemirir durur, gagasının fazla uzamasını da önlersin.

gaga taşlarından ben de tavsiye ediyorum. hem eline konup kaçmaması sana alıştığını güvendiğini gösterir, eğleniyor kendi çapında, benimki gelip gözlüğümle oynar mesela saatlerce, bilgisayar klavyesinin üstüne gelir, babamın kafasından inmez, kafes dışında ayna bulduğu zaman saatlerce konuşur ayna karşısında. hepsinin ilginç huyları var. iyi bakın ona :)

@atrin
ehehe, çok güldüm.

geldiği zaman ari maya'ya sorun bir.

evet kesinlikle tuz ihtiyacı akıllı kuşmuş. Bizimki de tuz kavanozuyla süt tozu kavanozunu ayırmasını bilir.Yakında duvarları yemeye de başlar.Bizimki çelik kolonu gördü bile.

yapar bu kuşlar, çok matrak oluyor. benimki de gitar çalındığında gelip gitarın sapına konuyor. telleri gagalıyor. bir gün çalacak bişiler ama hadi bakalım..

bence en güzel çözüm kmplayer kullanmamaktır. benim bildiğim kmplayer linux'te var. kaffein falan kullanın bence, eğer linux ise.

yani garip shriftler derken ben turkce karakterler yerine baska garip harflerin geldigini bildirmek istiyorum, yani diger harfler normal: mesela "Bьyьk veya hэzlэ olduklarэndan deрil"

onun bir yerlerinde altyazı ayarı var ben de daha önce kullanmıştım lakin ne yazık ki hatırlayamıyorum şu an. ayarlarını biraz kurcalayın derim ben.

ayarlarda karakter tipi olmasi gerek onu utf8 veya unicode gibi bir sey yaparsaniz duzelir muhtemelen.
veyahut kullandigi fontta turkce karakterler yoktur, fontu degistirin.

yemek ismarlamak yerine kargo+gumruge verecegin 300-400$ kadarcik paranin 150-200$cigini getirecek olan sahisn ucak biletine katki olarak onermen senin icin daha hayirli olacaktir..

gitarın amerikadan gelmesi sadece kargo fiyatı değil, eşşek kadar bir gümrük vergisi demek hacım. bilmiyorsundur belki diye söyleyim dedim.

190 mı??? Çüş!
geçen sene ben de baktım bunlardan 90-100 lira arasındaydı. Artık dışarılarda da bulunuyor bunlardan. Bir araştırın derim ben.

www.superyaa.com

aslında bu ebay v.b (bu arada v.b diyorum ama başka hangi siteler var ki acaba elmo yu alabileceğim, hele birde paybalsız olursa şukela olur)den alınan ürünler 100euro altı olunca gümrükde sorun çıkmıyormuş sanırım bu durumda böyle bir siteden istetmek en mantıklısıi hele bizim zeki abiler 190 tl gibi uçuk fiyatlarla satmaya kalkınca oy anam ki ne oy.

@erostrada bu gülen oyuncak adı altında satılan elmoların kolu oynamıyor diye biliyorum ben:S o yüzden sahte elmo almak pek akıllıca gelmiyor bana hele sahtesinin fiyatı dahi 100 tl olunca :S

verdiğim linkteki sahte mi?
ben almadım ama bana sahte gibi gelmedi, siteye mesaj atıp sorun, zamanında bunlarla iş yapmıştım yanıt verirler..

@erostrada evet linkteki sahte maalesef özellikle kutusundan belli oluyor orjinalleri bir sandıkta satılıyor, bir diğeride resimlerinde ayak tabanlarında tmx yazısının olmaması buda sahte olduğunu gösteriyor.

ürün soruları kısmında "mini"nin kolları oynamaz demişler..
siz de sorun bence..

biraz bakınca ben de gördüm, sahte olma ihtimali yüksek..
100 dolardan fazla olan bi ürün değil, bence ebay veya amazon'dan alın direk, türkiyede işiniz zor..

linki verilen sahtesi. ben de aynı sahtesini mavibilgisayar'dan 69 liraya aldım. sadece sağ kolu oynuyor. ve kahkahası orjinalininki gibi değil. ama yatıp kalkıyor, güldürüyor yine de.

edit: süperyaa'da 94e satılan aynısı. mavibilgisayar'da da 99dan 69a indi diyordu. bu arada 6 pille çalışıyor ve pillerin alkalin(duracell) falan olması gerekiyor. bir de nakit alırsanız %10 indirim var mavibilgisayarda.

geçen ağustos ayında ben de aynı amaçla gittigidiyordan sipariş etmiştim. 110 liraya hemen al ile almıştım. linki verilen oyuncak kesinlikle sahte. ve gerçeğiyle sahtesi arasında dağlar kadar fark var.

yahu ben geçende nezih'te oynadım onunla 90 lira civarındaydı diye hatırlıyorum. her bi tarafı da oynuyodu.

tasıma için ucret odemıyorsun yahu, varsa da gectigin operator bana gleiyor diye sana yansıtmıyor. sınır konusunu bilmiyorum.

hiç ücret ödemiyorsun hocam. hatta taşındığın operatör sana bedava dakka falan veriyor. ama sınırlama var mı bilmiyorum.

2 tl ücret alıyor o da sana verdiği yeni sim kartının ücreti.
sınırlama yok ama bazı şartları var, hat senin üzerine olcak vs.
ayrıca bir haftayı buluyor taşınması.

kuruyor bildiğim kadarıyla.

ihsan oktay anar kitaplarını okumadıysanız onlar olabilir.

@papado

ihsan oktay anar'ın tüm kitaplarını okudum.

sonuncusu hariç bahsettiğin kitapların hepsini okudum, zevklerimiz uyuşuyor yani az çok. beğeneceğine emin olduğum birkaç tane kitap sayıyım o halde sana (gerçi bunları okumayanı dövüyorlar, önceden okumuş olma ihtimalin yüksek.)

- kumarbaz (dostoyevski)
- böyle buyurdu zerdüşt (nietzsche)
- küçük prens (saint-exupéry)
- fareler ve insanlar (john steinbeck)
- hayvan çiftliği (george orwell)
- cesur yeni dünya (huxley)

geçtim, hepsini okudun diyelim. hiç korkmadan dostoyevski'nin herhangi bir kitabını alabilirsin. istisnasız müthiştirler. tabi inkilap kitapevi çevirilerini tercih et alırken.

@jack of hearts

kumarbaz ve hayvan çiftliğini okudum, diğerlerini de yazdım şimdi kenara. teşekkürler.

cesur yeni dünya

new york üçlemesi

tatli ruyalar okuyorum su anda, cok cilgin. bence sevebilirsin.

veba, dava ve deniz feneri'ni arka arkaya oku sonra da intihar et demeye çalışıyor pinkylips.

sıcak külleri kaldı-oya baydar
Nietzsche Ağladığında- Irwin D. Yalom
Fedailerin Kalesi Alamut-Wladimir Bartol

üçü de güzeldir.

araya simyacı serpiştirmek intiharın eşiğinden döndürebilir belki. simyacı da çok güzeldi sahi. piyasadaki tüm kişisel gelişim kitaplarını bir köşeye yığsalar başka bir köşeye de simyacı'yı koysalar hiç tereddüt etmem seçimimi yaparken.

1-

@pinkylips, the rain baron

bu üçlü(veba, dava, deniz feneri) intihar ettiriyosa ardarda okumayayım en iyisi(araya başka kitaplar koyarak okunabilirler sanıyorum). üçü arasında en süperini söyleyinde onu koyayım listeye bari :)

2-

beyaz zenciler çok acayip çok çılgın diye duymuştum hakkaten öyle mi? var mı okuyanınız?

1. dava.
2. okumadım. yalnız okuyan tüm arkadaşlarım beğendiğini söyledi.

Sıraselviler Caddesi'ne gidiyorsun, beykent üniversitesinin tam karşısında, eski kitapları çok ucuza satan dükkana giriyorsun. Hatta girmeden önce kaldırımdaki raflarda bulunan kitapları tarıyorsun, işine yarayanları alıyorsun. Sonra gidip okuyorsun. Lamelif sahaf 1 ytl ye bile kitap satıyor, oradan belki birşeyler bulabilirsin. O olmadı simurg var, turkuvaz var. Sora sora bulacaksın artık buraları da, bu kadar da kolaycı olmayalım :)

tamam dava'yı almaya karar verdim ama hangi yayınevi? can yayınları var mesela ordan mı alsam

kitap ismi değil de, indirimli kitap satan ve kapıda ödeme imkanı sağlayan site ismi isteğinize yönelik:

www.ilknokta.com

edit: bir de taksim'de galatasaray lisesi'nin yanında hem can yayınları'nın hem de yky'nin dükkanları var, bahsi geçen kitapları oradan %20-25 indirimle alabilirsiniz.

Yayınevlerinin depolarındaki kitapları alıp satan bir kitapçı var. Fiyatlar çok ucuz. Galatasaray'dan Tepebaşı'na çıkan yol üzerinde solda. Kaldırıma da taşmış kitaplar mutlaka fark edersiniz. Romanlar iki-üç lira civarında.

bir üst cevapta "gülden kale" arkada$ımızın bahsettiği kitapçı kitap için'dir.
(bkz: #13875471)
Buradan 10 değil 20 kitapla bile çıkmanız olasıdır. Son olarak Ayrıntı yayınlarının portföylerine kattılar ve 2-6 lira arasında kitapları var.

geç oldu biraz ama dava en üstlerde olmalı bence.

yaklaşık 10 yıldır hergün en az 6 lı paketlerden içiyorum henüz ölmedim kıçımdan kabakta çıkmadı :)(bkz: anüsteki kabak)

yok yahu, 1-2 biradan neyin alkolikliği...

alkolik olunmaz da göbeğe dikkat.

uzun vadede ciddi kilo artışına sebep olacaktır.

alkolik olunması için 1 bira 2 bira fark etmez kanımca. düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz. ha soru "bu yaptığım kötü bir şey mi?" ise o zaman da ne alaka 2 biranın nesi kötü olabilir ki derim.

"düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz"

Bu cok ama cok yanlis bir onerme. Alkolizm kisinin kendisine ve cevresine cok zararli bir hastaliktir ve bundan cok daha ciddiye alinmasi gerekir.

Kurtulan adam, her gun 1-2 bira icmek genelde alkolizm sayilmaz. Ama normalde de sadece ne kadar ve ne siklikta ictigine bakilmiyor, baska kriterler de var. Eger cok ictiginden rahatsiz oluyorsan daha az icmeye karar ver ve kararini uygula.

Ingilizce biliyorsan web'de cok fazla kaynak var alkolizmle alakali. Hatta basit "alkolik miyim?" testleri bulup onlari da yapabilirsin.

"Nefes alma Efes al."

aynen devam ;)

abi aynen devam da şu anda düşündüğüm tek şey eve gidip o 1-2 birayı içmek.rahatlatıyor beni.

ben ve bir kaç arkadaşım her gün işten- okuldan vs çıkınca nargileye gider 1-2 saat nargile içer öyle eve giderdik. Şimdi arkadaşlarımdan biri yeter nargile içtiğim diyip her gün bu sefer arkadaşlarıyla teachers pub'da takılmaya başladılar. hiç bir alkolik durumu da yok.

ben şöyle söyleyeyim zaten. işten çıkıp eve direkt gitmek iyi değil, şöyle 1 saat en az kafayı dağıtacak birşey yapın.

alkolik olunacağını sanmıyorum.hani bir aksam içersin ertesi gun gormek istemezsin. gerçek anlamda alkolik insanların gece içip içip ertesi gun daha oglen olmadan aradıklarını duymuştum.
ama karacigerine yazık değil mi. her ne kadar kendi kendini yenileyen bir organ olsa da cok da yuklenmemek gerek.hem durduk yere kilo.
işten sonra insanın canı cok sıkılmış oluyor ve rahatlıyacak birsey arıyor. ben derim ki sevdiginiz birseyle ama sagliga dokunmayan birseyle ugrasin.kafanız dağılsın ha.

alkolizm diyebilmek için bir sürü kriter gerekiyor olabilir, durum o tanıma girmiyor olabilir dert değil. zaten görünen o ki alkolün kendisine değil, o rutine bağlanmışsın, alışkanlık olmuş. ama içinde bulunduğun durum can sıkıcı bir durum. alkol olmasın mesela kahve olsun, download seyretmek olsun. bunlar gün içersinde sürekli aklına geliyor da ancak bunlara kavuştuğunda oh be dünya varmış diyorsan sık sık, problem budur, "bağımlı"sındır. hele bir de bırakmak isteyip bir türlü bırakamıyorsan sorun büyümüş demektir.

bırakmak istemiyorsan ama hiç bir sakıncası yok bence 1-2 biranın. çeşitlendir derim ben naçizane. her gün bira mı içilir? şarap var, viski var, o var bu var.

bağımlıysanız alkoliksiniz, bence.

şimdilik gayet normal durumdasın bence, hani akşamcı diye tabir edilen...
yalnız o 1-2 bira 3 oluyo bi zaman sonra, sonra 4, 5, 6,...

mesela ben bu aralar 8-10 arasında gidip gelmekteyim :)

ve evet, sen alkolik diilsin (henüz), ama ben öyleyim...

sigara bağımlılığı da günde bir-iki taneyle başlıyor. önceleri çok canın istemese de içiyorsun, sonra bir bakmışsın canın istiyor. şimdi günde bir paket içiyorum. allah bilir ileride kaç paket olacak.

her gün içmemenizi öneririm. eğer içmemek için kendinizi zorlamak zorunda kalıyorsanız belki de alkolik olma yolunda ilerlemektesinizdir.

Yalniz basina mi iciyorsun?

Is cikisi dostlarla icilen bir-iki birayla eve gidip yalniz basina icilen arasinda cok fark var, bu ayrimi gozetmelisin.

Su anda gunluk iki bira seni rahatlatmaya yetiyor olabilir. Fakat kisa bir sure sonra bu miktar yetersiz gelecek. Farkli alternatifler arayacaksin. Once saraba gececeksin, oradan votkaya kanyaga vs...

Seni anlayabiliyorum, benim de canim sıkkın oldugu donemlerde icmeden uyuyamadigim zamanlar oldu. Fakat her defasinda icme periyodlarini seyrelttim. Ipin ucunu kacirirsan alkolik olursun.

(bkz: alkolizme giris)

en önemli kriterlerden biri yalnız içmekmiş. psikiyatristim öyle söylemişti. ne kadar seyreltirsen o kadar iyi. bir de o anı beklediğini ve içince de rahatladığını söylemişsin. bence ciddiye alman gereken bir durumla karşı karşıyasın. ne kadar içtiğinin bir önemi yok. ya hemen vazgeç ya da baktın olmuyor profesyonel yardım al. ama acele etmeni öneririm.
psikiyatristle bu konuşmayı yaptığım dönemde her akşam en az bir bira içiyordum. yalnız içiyordum. ve bunları duyunca çok korkup o gün bıraktım. en önemlisi yalnızken rahatlamak, uykuya dalabilmek için vs içmemeye dikkat etmekmiş. sosyal ortamda ya da arkadaşlarla vs içmenin sakıncası olmayacağını söylemişti bana.
lütfen önemse bu durumu.

alkoliklik, alkol problem olmaya basladigi an baslar. yani eger düzenli alkol alimin sagligina ciddi bir sekilde zarar vermeye basliyor, sevdiklerinle arani aciyor ve hayat düzenini bozuyorsa o zaman alkoliksin. yalniz günde 2 birayla bunun olmasi fiziken imkansiz :). takil kafana göre.

ben de feci stresli bir sektörde çalıştığım için aynısını yapıyordum iş dönüşü. bazen rakam artıyordu da. evde yalnız içmenin de, iş arkadaşlarıyla, sevgiliyle, dostlarla içmenin de keyfi başkadır bana göre.

şimdi bir süredir çalışmıyorum, haftada bire fiksledim üniversitedeyken olduğu gibi. ha, para olsa her gün bir dörtlü efes götürürüm o ayrı :)

iki 50lik bira yaklaşık 500 kalori bildiğim kadarıyla, yanında cips, çerez, vb. de tırtıklıyorsan bunlar sana döt göbek olarak geri dönüyor o kesin ama...

özetle: normaldir. zevk meselesi.

alkolik olmayabilirsiniz ama risk altında olabilirsiniz.
şu entrynin en altında riskin nasıl hesaplanacağı yazıyo
sozluk.sourtimes.org

dalağınızla ilgili bir problem olabilir. bende de dalak tarafında öyle bir ağrı oluyordu. 2 hafta falan sürdü. geçti sonra.

dalak veya karaciğerde birşey olabilir. olmayadabilir.

bende de olur o bazen yürürken.sigaraya yordum hep.

bir şey yoktur. asitli içecekler veya alkol fazla tüketiyorsan son günlerde onları biraz seyreltmeye bak. sigara da var tabi.

(bkz: batar girmek) olabilir. tıbbi açıklamasını bilemeyeceğim, zararını gören duymadım.

dalak şişmesi denen olay oluyor efenim. dalak şişmesi denen şeyde de dalak şişmiyor aslen. diyafram kasınıza kramp giriyor. benim de aynı o dediğiniz yerin sağına, tam karaciğer hizasına girer ağrı. araştırdım taraştırdım, dalak şişmesi tabir edilen, aslen diyaframa giren kramp olan şey oluyor. telaş etmeyiniz.

ısınmadan koşmayın uyarısı o...
yeterli derecede ısınırsanız bişicik olmaz.

türkiye'de satıldığı bir yer görmedim. ama internette kapış kapış nasıl oluyorsa.

bu olabilir mi?

www.mavibilgisayar.com

mavi bilgisayar'da satıyorlar 69 liraya.

Laughing doll adıyla satılan çin mali orjinal olmayan bir sahtesi. mavi bilgisayardan alma bence

bugün mavibilgisayar'dan aldım. arkadaşların da dediği gibi orjinali ile aralarında büyük farklar var. mavibilgisayar'dan almanızı tavsiye etmem.

normal yemek derken? hani bizim bildiğimiz normalden bahsediyorsanız gayet sağlıklı göründü bana.

Herkesin yediği kadar işte :) Ekmeksiz sadece. Sebze, meyve, et, tavuk, balık ... Her türlü yiyorum kısacası :) ama abartmamak şartıyla tabi :)

bu 'diyet'le 8 günde 4 kilo verebildiyseniz sizi tebrik ediyorum.

başlarda kilo verme hızlı seyreder zaten. ama bir süre sonra yavaşlamaya başlayacak ve bir yerde durma noktasına gelecek. he işte o zaman cesaretiniz kırılmasın aynı performansta devam edin.
yalnız bünyeye ağır gelip gelmemesi açısından da bir doktora görünmeniz sağlık açısından daha iyi olur.

mekik yerine bir yerlerde yüzme imkanınız varsa kilolarınızı en hızlı biçimde havuza atabilirsiniz. boğazınıza çok dikkat etmeniz de şart değil. düzgün bir antrenman programı şart tabi.

su kaybetmişsindir. bir sorun yok, sporu artırarak devam..

gunde 3 ogun ana 3 ara olmak uzere 6 öğün yemelisiniz.kahvaltıda söğüş salata bir dilim ekmek ve peynir tketebilirsiniz ya da 1 bardak light sütle 6 kaşık cornflakes.
ara öğünleri 1 porsyon meyve(yumruk büyüklüğünde), 1 etimek + bir karper, 3 adet burçak, 1 bardak süt, bir avuç fındık gibi yapabilirsiniz.
yemeklerinizi zeytinyağı ile yapınız. bir öğunde sebze (5-6 kaşık sebze yoğurt ve 1 dilim ekmekle)
diğer öğunde de 2 porsiyon et (80-100 gr kırmızı et ya da 2 adet baget tavuk ya da bir orta boy ton balığı) olarak tüketmeye çalışın.
ayrıca her iki ana öğunde de bol yeşil salata yemeyi ihmal etmeyin.
gunde 12-15 bardak su icin mutlaka.
8 günde 4 kilo sağlıklı değil ve kolayca geri alınabilir. herşey bir yana eğer ayda 200 lira falan ayırabiliyorsanız bir diyetisyene gidin bence. yukarıdaki listeyi kan değerleriniz ve kilo veriş hızınıza göre değiştirerek verecektir.

sağlıksız olan ne var ki bunda? yemeğiniz normal devam ediyor, gayet normal.

kahvaltı dışında ekmeği kesiyorsunuz, zaten ekmek dediğin çok da faydası olmayan, asıl amacı mide şişirtgeci olan bir hamurişi. ekmekten alacağınız b vitaminin de zaten yediklerinizden alıyorsunuz, ekmek de sıfır ddeğil üstelik. gayet normal.

abur cubur yememek, çok normal, gayet sağlıklı.

gerisi spor zaten. sağlıksız diyeni allah çarpar.

öyle sabah bi lokma peynirle bi dilim sunta, öğlen yarım elma, akşama bi yaprak marul gibi salak bir diyet yok ki ortada? sağlıklı beslenme + spor. daha ne olsun?

islakkedisudankorkmaz'ın yazdığının çok benzeri bir diyetle (abur cubur yok, kola falan yok, tatlı, hamurişi yok, sabah kepek ekmeği peynir domates salatalık, arada acıktıkça 1-2 tane eti form, öğlen yağsız salata + sebze veya et yemeği, akşamüstü acıktıkça yine eti form, akşama da bol yeşil salata + ızgara tavuk veya et ayrıca bol bol su) 2003 yılında 102 kilodan 78 kiloya indim. üstelik spor falan yapmadan, sadece günlük koşturmacayla. 2005 yılında askere gittim, askerde 75 kiloya kadar düştüm ki rekorumdur. askerden dönünce 1 sene içinde evlenene kadar yeniden 78 kilo oldum. evlendiğimde 78 kiloydum, şimdi 90 kiloyum. verdiğim kiloların çoğunu geri aldım ama bunun nedeni diyetin sağlıksızlığı falan değil, evlendikten sonra tamamen benim 102 kiloluk zamanlarımdaki beslenme alışkanlıklarıma geri dönmüş olmam (sabahları simit, acıkınca bisküvi, öğlen pide kebap burger allah ne verdiyse, acıkınca çikolata, akşam yemeğinden sonra tv izlerken yayılıp cips, bira vs).

sağlıklı beslenin, spor da yapın, fazla kilo veriyorsanız da sağlıksız olduğundan değil, ilk aşamada hızlı kilo verildiğindendir. rahat olun.

abur cuburu ve ekmeği kestiğin için fazla şekerden dolayı vücudunun tuttuğu suyu atmışsın. doğaldır.
diyete düzgün bir şekilde devam edersen yağ yakımı da belirgin olur. ve mekiğin yanına şınav ve barfiks de eklersen daha iyi.

ayrıca bol sıç derim ben

Bende erkekleri anlarim kadinlari takip edelim diye.

pirelli takvimi gibi bir ünü olsa gerek. erkek olmama rağmen fashion tv izlemekten farksız diyorum. şaraptan da anlamam zaten.

Gereksiz, ek bir bilgi verelim: Bunlar bornozlarini Denizli'de yaptiriyor.

- freud says there are two important things in life: your job and sex... women are god!
- so is god a woman?
- no, there are women. we don't know if there is a god, but there are women... and some of them shop victoria's secret." - deconstructing harry

erkekler için en basit ifadesi şudur o defilelerin:

"of of of of of abi şuna bak yahu"

ben soruya şöyle bir ekleme yapayım, yılbaşı için tanıtımları dönen bir program hakkında "oo ben onu x ay önce indirip izledim, 1950'den beri hepsi var bende" diyen bir erkeğin (modacı değilse) ruh hali nasıldır?

bir kere soru, kendi içinde çelişmekte. victoria's secret'in olayı nedir gibi bir soru olamaz. victoria's secret zaten olaydır. evet bunlar iç çamaşırı giymiş yürüyerek ilerleyen kadınlar ama kaçırılan nokta şu ki, iç çamaşırları hakkaten pek güzel ve kadınlar çamaşırlardan da güzel.

ha şu da var ki herhangi bir defileyi 5 dakika bile izlemeye tahammül edemem ama viktorya bunu bir şova dönüştürüyor. kadınlar çok güzel olsa bile izlerken sıkılırım ama viktorya eğlenceli hale getiriyor.

Bu defilede genelde en unlu, en guzel mankenler kullanilir. Erkeklerin ilgi gostermesinin sebebi budur.

o mankenler ic camasirsiz cikip yuruseler erkekler tarafindan bu kadar ilgiyle takip edilmezler. hadi bakalim bi de bunu cozun?!

hayatımda oturup da moda defilesi izlemem. mankenler de bildiğin kibrit çöpü.